Eleştiri: Ebru Altın
Kişisel Gelişim kitapları hakkında ne düşünüyorsunuz bilemiyorum ama ben uzun bir süredir bu türdeki kitapları alıp okumuyordum. Ta ki geçenlerde Elma Yayınları’ndan gelen sürpriz bir kitaba kadar…
Evet, okumamayı tercih ediyorum. Çünkü bu alanda yayınlanmış hemen 10 kitaptan 9’u birbirinin kopyası durumunda. Birinin 5. sayfasında yazan bir cümle, diğerinin 50. sayfasında re-write usulü yazılıp, okura kakalanmış oluyor çoğunlukla. Mantıkta özünde aynı olduğuna göre kasmaya ve boş yere zaman kaybına gerek yok diye düşünüyordum. Bundan dolayıda özellikle alıp okuyacağım kitap türlerinden birisi olmuyordu, kişisel gelişim…
Yukarıda değindiğim sürpriz kitaba gelince… Açıkçası kitabı ilk elime aldığımda şöyle bir göz atıp, bırakırım diye düşünüyordum. Ancak hiç de öyle olmadı.
İlk elime aldığımda 60 sayfayı göz açıp kapayıncaya kadar bitirince, Hakan Urgancı’yı içimden tebrik etmeden yapamadım.
Hakan Urgancı, kitabı için “Hayat Seni Cümle İçinde Kullandı” diyor ve bu cümleden yola çıkarakta kitabının adını söylemiş oluyor…
Arka kapakta yer alan “Ben bu yazıları alır, başucuma koyarım” sözlerinin sahibi Müge Özarmağan’a katılmamak ise imkansız. Laf aramızda ben şimdiden başucu kitabı yaptım bile…
140 sayfalık kitap, akıcı ve duru bir anlatım diliyle sizi tek kelimeyle mest ediyor. Bugüne kadar bildiğiniz ancak teyit ettirme şansını yakalayamadığınız konu başlıklarının birçoğunu emin olun bu kitapta rahatlıkla bulabilirsiniz.
Kitabın beğenmediğim, absürt bulduğum herhangi bir yeri olmamakla birlikte, en çok beğendiğim satırlarını ise izninizle sizlerle paylaşmak istiyorum.
Aşağıda yazacağım satırlar, özellikle yaşadığınız ilişkilerde her daim huzur diye sayıklayıp, sevmeye cesareti olmayan ve kaçmayı tercih eden adamlar için yazılmış. Düşünün bakalım, sizin çevrenizde de elbet bu tipte vak’alar yaşayanlar olmuştur. Kimbilir belki de siz yaşamışsınızdır, aynı benim bir zamanlar yaşadığım gibi…
“Gidişinin bir gidiş mi, kaçış mı olduğunu hesap et. Gidişler, sandığımızın aksine, bir şeyden bir şeye, bir yerden bir yere, birisinden birisine doğrudur. Oysa kaçışlarda bu yerler, durumlar, kişiler sadece kendimizi akladığımız araçlardır. Kaçanın yuvası yoktur. Kaçan hep kaçmak zorundadır. Her kaçışın yol haritasında, durakların en önemlisinde bekleyen biri vardır. Bu tanıdık yüz, ona yardım etmek şöyle dursun, ciğerinden bıçaklar. Yaralar ki daha fazla kaçamasın. Bu hainin bir yüzü yoktur. Kafasının ön bölümünde, oval bir ayna bulunur. Kaçan bıçağı her yediğinde, nefesi her kesildiğinde kendi yüzünü görsün diye… O hain, sensin.
Her kaçışta kendinden geçiş vardır. İlk olarak hazzı yaşar, kendinden geçersin. Sonra kaçılacak tek kapının kendinden geçtiğini fark edersin.
Kaçma! Kendine açılan kapının anahtarı kendinde değilse, kaçma. O anahtarı elinde tutanı bul. İster güzellikle, ister zorla elde et o anahtarı. Anahtarı bir kez geçirdin mi eline, kapının önüne geçecek ve düşüneceksin. Kendinden kaçamazsın. Ama anahtar elindeyse, artık kaçmana da gerek yok. Özgürsün. Ama hala gitmek mi istiyorsun?
Şimdi, buyur git. İçin rahat, ayağın pınar, başın göl olsun. Özgür insan, yolun açık olsun…
Hayat Seni Cümle İçinde Kullandı / Sayfa 47 – 48”
Hakan Urgancı’nın Elma Yayınları’ndan çıkan “Hayat Seni Cümle İçinde Kullandı” isimli kitabını herkese ama herkese tavsiye ederim. Mutlaka okunası kitaplardan olduğu bir gerçek…