Kanal D’nin gençlik dizisi “Küçük Sırlar” kısa sürede izleyicinin beğenisini kazanırken tartışmaların da odak noktasına oturdu. Yapımcılığını Timur Savcı’nın, yönetmenliğini Kerem Çakıroğlu’nun üstlendiği dizide başlıca rolleri Sinem Kobal, Burak Özçivit, Birkan Sokullu, Merve Boluğur, İpek Karapınar ve Kadir Doğulu paylaşıyor. Senaryosunu Nükhet Bıçakçı ve Aylin Alıveren’in yazdığı “Küçük Sırlar”, İstanbul’un zengin ailelerinin çocuklarının sıradışı, gösterişli ve ışıltılı hayatının hikayesini anlatıyor.
“Küçük Sırlar”ın baş karakterlerinden Su rolünde kamera karşısına geçen Sinem Kobal, dizinin setinde olup bitenleri, neden bu kadar ilgi gördüğünü, bir karakterin portresini çizerken nelere dikkat ettiğini anlattı.
Şimdiye kadar oynadığınız iki proje de Türkiye’nin en uzun dizileri arasında yer aldı. Bu konuda şanslı olduğunuzu düşünüyor musunuz? Sizce bunun nedeni iyi proje kokusu almanız mı?
Şanslı biri olduğuma inanıyorum ama hiçbir şeyin de şans eseri olmadığını düşünüyorum. Bütün bu başarı gerçekten iyi bir ekip çalışması olarak ortaya çıktı. Hiçbirini kişisel başarı olarak görmüyorum. En önemli şey içimin ne söylediği… Şu ana kadar hislerim beni yanıltmadı. Umarım hep böyle devam eder.
“Küçük Sırlar” dizisine neden evet dediniz?
Çok küçük yaştan beri bu piyasanın içindeyim ve birçok projede yer aldım. Bir oyuncuyu en heyecanlandıran şeyin farklı karakterler canlandırmak olduğunu düşünüyorum. Bundan önceki dizide “Selena” gibi fantastik bir karakteri oynadım. Sonrasında “Romantik Komedi” filminde deli dolu, çılgın, patavatsız, çapkın, komedi unsuru yüksek bir karakteri canlandırdım.
Öncelikle senaryosu okuduğumda beni çok heyecanlandırdı. Sonrasında Su karakteri bugüne kadar canlandırdığım karakterlere göre çok farklıydı. Ve tabii ki Tim’s Productions, çok güvendiğim bir yapım şirketi… Diğer projelerden farklı bir dünyasının ve renkleriyle çık sık rastlanmayan bir iş olması ve ekip… Bu sebeplerin hepsi beni diziye yakınlaştıran ve kabul ettiren özelliklerdi.
Su’ya benzer yönleriniz var mı?
Su gerçekten ismi gibi çok duru ve yeri geldiğinde dinlendiren, yeri geldiğinde dalgalarıyla herşeyi altüst eden, dünyanın içindeki iyilikten kopmadan büyüyen biri. Ve aslında 18 yaşında olmanın verdiği heyecan ve sevincin onun karakterini ve yaşamını dizi süresince nasıl etkileyeceğini göreceğiz. Bu dizi içerisinde Su’nun değişimlerini izleme fırsatımız olacak.
Her projede farklı karakterleri canlandırmak beni heyecanlandırıyor. Mümkün oldukça yeni karakterleri canlandırmak istiyorum. Derinliği, iniş çıkışları olan çarpıcı karakterleri seviyorum.
Çekimler nasıl geçiyor?
Çok keyifli… Herkes aynı heyecanı ve aynı serüveni paylaşıyor. Tabii ki, bunun yanısıra çok özverili ve çok uzun süreli çalıştığımız ve çok emek harcanan bir iş… Ama tam bir ekip ruhuyla çalışıldığını söyleyebilirim.
Dizide günümüz gençliğiyle ilgili ne gibi konulara dikkat çekiliyor?
Gençlikle ilgili her konuya dikkat çekiyoruz. Özellikle belki de bugüne kadar bilinen ama dile getirilmeye çekinilen konulara bile parmak basıyoruz ama şunu unutmamak lazım, bu bir masal, bunun içine girip keyfini çıkartmak gerek…
“Oyuncudan oyuncuya dost olmaz” derler. Sizin en iyi arkadaşlarınız sektörden isimler mi?
Ben insanları işlerine, dış görünüşlerine göre değerlendiren, önyargıyla hareket eden biri değilim. Bu yüzden böyle düşüncelerim yok. Bu mesleği yapan arkadaşlarım da var ama ortaokuldan bu yana benimle olan, hayatımın bir parçası haline gelen dostlarım da var. Onlar farklı işlerle uğraşıyorlar ama bu sadece bir tesadüf…
Bu sektörde olan çok sevdiğim Meltem Cumbul, Ebru Akel gibi meslektaşım olan dostlarım da var. Ve bu dostluklarım bana şunu gösteriyor ki, bizim aramızda bir çekişme değil, tamamen destek ve yardım var. Zaten ben hepsine göre yolun daha çok başındayım ve onlardan çok şey öğreniyorum.