Sevdiğiniz insan bir anda ortadan kaybolsa ne hissedersiniz?
Üstelik bu insan, yirmi beş yılınızı beraber geçirdiğiniz, bir hayatı paylaştığınız, birbirinize tanık olduğunuz eşinizse?
Şaşırır, paniğe kapılır, üzülür müsünüz?
Nerede, nasıl olduğunu bilemediğiniz hayatınızın ortağı, sevdiğiniz insan şimdi nerededir?
Bazen sevdiğiniz insan, bir anda kaybolur…
Bazen kendi içinde, bazen bilmediğiniz yollarda yiter.
Marie Drillon, (Charlotte Rampling) kocası Jean (Bruno Cremer) ile birlikte Fransa’da yaşayan İngiliz profesördür. İlk bakışta tipik bir Avrupalı orta yaşlı evli çift modeli gibi gözüken Marie ve Jean birlikte kentin yorucu temposundan kaçıp kafa dinleyebilmek için şehir dışındaki, deniz kıyısındaki evlerine tatile giderler. Ancak yol boyunca ve evde yaşadıkları uzun sessizlikler, onların artık “susmayı paylaşan” olgun bir birliktelikleri olduğunu gösterdiği gibi, bazı duyguların, heyecanların da bittiğini düşündürtür.
Ertesi gün Marie kumsalda güneşlenirken, Jean denize gireceğini söyler, Marie de uyuya kalır. Uyandığında, uzun süre bakınmasına rağmen Jean’ı bulamaz. Durumdan kuşkulanarak hemen sahil güvenliğe ve polise haber verir. Ancak tüm aramalara rağmen Jean’ı bulamazlar. Orada eşi olmadan vakit geçirmek istemeyen Marie, Paris’e döner. Bu olay birçok soruyu da beraberinde getirir. Kocası kazayla ölmüş müdür yoksa intihar mı etmiştir? Gerçekten ölmüş müdür yoksa ortadan kaybolmak için böyle bir olaya mı başvurmuştur?
Bir süre sonra buradaki yaşama alışıyormuş gibi yapsa da, bir akşam yemeğinde hala Jean’ın yanında varmış gibi konuşması tüm arkadaşlarını şaşırtır.Tüm bunları düşünen Marie, kocasının öldüğünü kesinlikle kabullenmez ve sanki hayattaymış gibi davranarak her gün işten eve dönmesini beklemeye başlar.Ve bir akşam Jean’ın çıkıp geldiğini görürüz. Ancak ne yazık ki bu Marie’nin hayalinden başka bir şey değildir.Aynı akşam yemeğinde tanıştığı yayımcı Vincent (Jacques Nolot) ile yakınlaşmaya başlayan Marie bundan sonra ne yapacaktır?
Ünlü Fransız yönetmen François Ozon’un ölüm üçlemesi adını verdiği serinin ilk filmi “Kumun Altında” (Sous le Sable). Yönetmenin “auteur” kuramını oluşturduğu “kamera-yazar” statüsünü bu filmde de oldukça başarılı bir şekilde yansıtıyor. Büyük bir sessizliğin içinde oluyor her şey.
Önde kocasını kaybetmiş bir kadının yaşadığı trajedi gözükse de, arkada akıl sağlığını yitirmeye doğru sürüklenen, yaşadığı gerçekleri reddederek eski gerçekliği sürdürmek istemesi gösteriliyor. Gerçek replikler, bilhassa Charlotte Rampling’in zirve yapan performansıyla, bu ağır ve sessiz filmi son dakikaya kadar merakla izliyorsunuz. Senaryoda da imzası bulunan yönetmen, konuyu çocukluğunda duyduğu ve bir adamın denizde kaybolmasını konu alan hatıralarından yola çıkarak oluşturmuş. Ardından da konu hakkında uzmanlarla ve sevdiklerini kaybeden kişilerle görüşmeler yapmış…
Filmi bitirdikten sonra “İlk filmlerimde kendi yaşantımı dile getiriyordum. Sağa sola saldıran bir halleri vardı. Sanırım artık, tahrip etkisi daha az olan filmler yapmaya başladım. Başka hayatlara da uzanabiliyorum şimdi” diyen yönetmen, insanı bir boşlukla yüz yüze getiriyor filmlerinde. 25 yıldır evli olan İngilizce Profesörü Marie ve Jean orta sınıf mütevazı yaşamlarından memnun, huzurlu bir çiftken, bir anda sevdiğini yitirmenin sancısı, ne olduğunu tam olarak bilememenin hüznüne karışıyor.
Acaba kadın mı gerçeği görüyor yoksa adam kaçtı mı soruları aklınıza gelse de, Marie’nin yaşadığı trajediyi, ölümün soğuk gerçeğiyle boğulmasını izlemek, hayatınıza bir bakış atma isteği de uyandırıyor. Hayatınızı paylaştığınız insan gittiğinde, tüm paylaşımların yarıda kalması, hayatınızda büyüyen boşluk ve iki yanı keskin bir bıçak gibi olan yalnızlığınız bir yaraya dönüşebilir.Her ne kadar başınızı kuma gömmeye çalışsanız da, gerçek ayağınızın altındaki kumda değil, yanı başınızdadır. Sevdiğinizin gittiğine, sevdanızın öldüğüne dair pek çok ipucunu görmezden gelebilirsiniz…
…Ve bazen “mutlu olmayı değil, sadece biraz daha sevgilinizle olmayı arzuladığınız” düşlerinizde, onun kollarına koşarken bulursunuz kendinizi…
Kumun Altında
Yönetmen: François Ozon
Oyuncular: Alexandra Stewart, Bruno Cremer, Charlotte Rampling, Pierre Vernier, Andrée Tainsy
Senaryo: François Ozon, Emmanuèle Bernheim, Marina De Van, Marcia Romano
Görüntü Yönetmeni: Jeanne Lapoirie, Antoine Heberlé
Prodüksiyon Tasarımı: Olivier Delbosc, Sandrine Canaux
Sanat Yönetmeni: Sandrine Canaux
Kostüm: Pascaline Chavanne
Makyaj: Cédric Chami, Gill Robillard
Müzik: Philippe Rombi
Yapım Şirketi: Euro Space
Türkiye Dağıtımı: Pi Film
Gösterim Tarihi: 30 Mayıs 2003