Paris’te Gece Yarısı, iş için Paris’e gelen bir aileyle sonbaharda evlenecek olan nişanlı iki gencin bu şehirde başlarına gelen ve hayatlarını değiştirecek maceralarını anlatan bir romantik komedidir. Film, genç bir adamın bir şehre, Paris’e duyduğu büyük aşk ve insanların kendilerininkinden farklı hayatlarının daha iyi olduğu kanısı ile ilgilidir. Filmin başrolünde Owen Wilson, Rachel McAdams, Marion Cotillard, Kathy Bates, Carla Bruni ve daha bir çok isim yer almaktadır.
Zekası ve nükteli yaklaşımlarıyla ünlü yönetmen Woody Allen imzalı bu hoş, tatlı, keyifli film, turistik bir belgesel edasıyla Paris görüntüleriyle açılıyor. Gerçekten de klişe diyebileceğimiz Paris görüntüleri bunlar: Champs Elysees, Eyfel, Louvre, Notre Dame, Zafer Anıtı. Bu turistik bölgelerin, en ışıl ışıl, en çekici ve en klişe halleri. Üstelik uzun da sürüyor. Ve sonra Amerikalı bir çiftle karşılaşıyoruz, nişanlı çift Paris’teler, kız tarafının anne ve babasıyla beraber.
Zaten Paris’te olma sebepleri aslında Inez (Rachel McAdams)’in babasının işleri. Ama bir kitap yazmak üzerine çalışmakta olan Gil (Owen Wilson) orada olmaktan dolayı çok mutlu, bunu defalarca belirtiyor nişanlısına…Bir kitap yazmak üzerine çalışmakta olan Gil, Paris’e yerleşmeyi bile isteyecek kadar hayran aslında bu şehre, ama Inez de ailesi de hiç oralı olmuyorlar. Zaten sağ görüşlü oldukları her konuşmalarından belli olan bu lüks düşkünü, “şaşalı” ailenin Paris’te yapmak istedikleri ile kahramanımız Gil’in yapmak istedikleri birbirine hiç uymuyor.
Hele ki ukalalıkta kimsenin yarışamayacağı Paul (Michael Sheen) ve karısı da çiftin Paris gezilerine dahil olunca, Gil kendini tamamen yapayalnız hissediyor ve herkesten uzaklaşarak Paris’te tek başına dolaşmaya başlıyor. Nişanlısıyla hayata farklı gözlerden bakmaktalar. Gil, geçmişi seven, hatta neredeyse geçmişle yaşayan, geçmişte yaşamış yazarlar, ressamlar ve türlü sanatçılara hayran olan bir yazar adayı. Nişanlısı, ailesi, hatta arkadaşları Paul ise “nostalji, zamanın reddidir” diye düşünüyorlar. Gil tam bu farkları düşünür ve kendi kendine Paris sokaklarında gezerken eski mi eski bir araba önünde duruyor ve içindeki kişiler(?) onu arabaya davet ediyorlar.
Gil bu arabaya bindikten sonra başka bir döneme gidiyor ve hayranı olduğu tüm o sanatçılarla birarada olma fırsatını yakalıyor. Daha fazla anlatmak istemiyorum çünkü filmin en keyifli yerleri bu noktadan sonra başlıyor. Hele ki sanatla ve 1920’li yılların Paris’teki sanat hareketleriyle ilgiliyseniz, Gill’in yaptığı zaman yolculuğu sizi çok mutlu edecek, hatta Gill’in yerinde olmak isteyeceksiniz.
Woody Allen’ın alter egosu olduğunu tahmin edebileceğimiz Gil, Paris’in sokaklarını, sanatsever herkesin hayal edebileceği şekilde deneyimliyor. Film ülkemizde vizyona biraz geç girse de nostaljik kokusuyla, Woody Allen’ın Monet mavisine boyadığı Paris sokaklarında gezerek bizzat kendiniz deneyimlemek için geç kalmış sayılmasınız.
Paris’te Gece Yarısı için Woody Allen’ın şehirleri anlattığı filmlerinden biri daha diyebilirsiniz, Maç Sayısı (Match Point) ile Londra, Barselona, Barselona (Vicky Cristina Barcelona) ile Barselona, What’s New Pussycat (senaryo) ile yine Paris. Fakat şu çok açık ki yönetmenin başarısı klişeyi bu denli yerinde ve başarılı bir şekilde hikayelendirebilmesi ve sıkmadan keyifle izletebilmesinde yatıyor.
Yönetmen Woody Allen
Oyuncular Kathy Bates, Adrien Brody, Carla Bruni, Marion Cotillard, Rachel McAdams, Michael Sheen, Owen Wilson
Senaryo Woody Allen
Yapımcılar Letty Aronson, Stephen Tenenbaum, Jaume Roures
Prodüksiyon Tasarımı Anna Seibel
Görüntü Yönetmeni Darius Khondji
Kurgu Alisa Lepselter
Kostüm Tasarımı Sonia Grande
Yapımcı Şirket Sony Pictures Classics
Türkiye Dağıtımı Chantier Films
Gösterim Tarihi 30 Eylül 2011