Küçük Şarkı Evreni 2006
Sobe 2009
Kilit 2011
Aşk Notası 2011
Altın Aşk Vuruşu 2006
Bulimia Sokağı 2004
|
Üniversitem: Gönül kapını açıp kulak verir misin şimdi bana?
"Okul, hocalarımın yüzleri, aldığım bu bilgi ve kültür en güzel nakışlarla işlendi ruhuma ve biliyorum onlar asla terk etmeyecekler beni, ben de onları..."
Aydilge Sarp, butundunya.com
Üniversitem, yüzümde yansıyan imgen öylesine güzel ki, sözcüklerim yetersizliklerinden utanıp dudaklarımdan içeri geri kaçıyorlar.
Ama yine de yüreğimin en güzel yerinden, yüreğine misafirliğe gelen bir yazım var. Gönül kapını açıp kulak verir misin şimdi bana?
Bundan dört yıl önce, sevgili babamla ÖYS formunu doldururken, Başkent Üniversitesi’nin adını, sıralamayı yaptıktan sonra görmüştük. Babam, "Kızım bak bu üniversiteyi de yazalım" dediği zaman, üşenmiş ve "Babacığım bütün sıralamayı değiştirmek zorunda kalacağız" demiştim. Ama babam üşenmedi ve bütün sıralamayı silip yeniden kodladı. Buna kader mi demeli, şans mı, bilemiyorum ama işte şimdi bu okuldan mezun oluyorum.
Annemden babamdan ayrılmak gibi bir acı var damağımda. Mutluluğum, ayrılma acısına öyle bir bulandı ki, dilimdeki acıdan sıyrılamıyor düşüncelerim. Yaşamak zor, mutluluk en zor; ama bana mutlu olmayı Başkent Üniversitesi öğretti ve o mutluluğu da asla ellerimden düşürmemeyi. İnsan olmak ve düşünmek kavramlarının derinliğine daldım Amerikan Kültür ve Edebiyatı Bölümü’nde. Kimseye haksızlık etmek istemem, ama, eğitim yaşamım boyunca hocalarıma duyduğum saygı duygusunu, hiçbir dönemde bu üniversitedeki kadar yaşadığımı hissetmedim.
Bölüm hocalarım, insanlığa yeniden inanmam için vardılar. Onları gördükçe mükemmelliği, alçakgönüllülüğü, zekâyı ve kendimin ne denli yetersiz olduğunu gördüm. Kimbilir derslerde ne ukala çıkışlarım, bilgiçlik taslamalarım olmuştur. Yine de onlar, her sözümü önemseyerek dinlediler, benim geçtiğim yollardan iz bırakarak geçmiş olsalar da... Bana izleri takip etmenin yeterli olmadığını, kendi izlerimi yaratmam gerektiğini öğrettiler. Sorumluluk yükleyecek denli güvendiler bana ve arka daşlarıma.
Düşüncelerimizi ve düşlerimizi geliştirmemiz için destek verdiler bizlere. En yoğun oldukları zamanlarda bile, konu bize yardım etmek oldu mu gülüşlerini düşürmediler dudaklarından. Saygı duydular bize, bilgimiz ve bilincimiz onlardan kat kat geride olsa da. İnsan olduğumuz için, çabaladığımız için ve yaşadığımız için saygı duydular ve sevdiler bizleri. Her zaman üstünlüklerini gizlediler, kişiliklerinin altında ezilmeyelim diye.
Başka üniversitelerde hocalarla görüşmek için randevular alındığını, odaların kilitli tutulduğunu, öğrencilere ikinci sınıf vatandaş gibi davranıldığını biliyorum. Bu şikayetleri çok duydum. Benim üniversitemde hocalarım dostlarımdı. Çat kapı odalarına girip sohbet ettiğim, şakalaştığım, dertlerimi paylaştığım o güzel insanları düşündükçe, keşke başarısız olup okulu biraz daha uzatsaydım demek geliyor içimden bazen.
Üniversite adaylarına şunu söylemek istiyorum. Bizim üniversitemizin Amerikan Kültürü ve Edebiyatı Bölümü bir saklıkent gibidir. Dışarıdan küçük görünür, içine girince enginliğinde başınız döner. Ama hocalarım izin vermez boğulmanıza. Dipten alır, yukarı kaldırırlar sizi. Yakıcı bilgisizliğinizden sizi arındıran o berrak ve serin denizden başınızı çıkarma zamanı geldiğinde gök daha mavice, güneş daha güneşçe bakacaktır artık sizlere.
Şu dört yıl boyunca ne çok şey paylaştık hocalarımızla. Özlem Hocam'la çevirilerden geçip şiirlere uçtuk, İngiliz edebiyatına daldık, sonraları Amerikan şiirinde buluştuk...
Meltem Hocam ise bizi mitolojiyle buluşturdu. Zeus'la birlikte şimşek çaktırdık. Dionisus'la kendimizden geçerek danslar ettik. Güzel Helen'i kıskandık, Hades'e âşık olduk...
Dr. Mahoney, esprileriyle sıkıcı Amerikan tarihini bir talk show'a dönüştürdü gerçekliğin narin dokusunu incitmeden... Dr. Hill tiyatro dünyasının perdelerini öyle bir açtıki bizlere, bir daha hiçbir güç kapatamaz artık onları. Yaşam boyu başrolleri kapmayı öğrendik, dekor olarak kalmayı değil...
Dr. Wykoff'la birlikte Amerikan masalları, tekerlemeleri, fıkraları okuya okuya çocukluğumuza döndük. Kültürlerin temelinin çocuklarda yaşadığını anladık. Çocuk kitapları bile yazdık, resimledik. Bir de sergi açtık. Tüm okulu davet ettik, birlikte çocuk ruhunun derinliğini paylaşalım diye...
Dr. Wykoff etnik kültürlerle de tanıştırdı, dünyayı anlattı bizlere. Japon, Çinli, Anglosaxon, İspanyol, İtalyan, Asyalı, Afrikalı Amerikalılar ve yerlilerin kültürel gökkuşağı açtı ruhumuzda. Farklı renklere saygı duymayı, her kültürün tadına bakarak öğrendik. Biz de hocalarımıza Türk kültürünü öğrettik. Bu sefer de onların başı döndü kültürel zenginliğimizde.
Dr. Lipina, şen şakrak sesiyle edebiyat eleştirmenliğini öğretti bizlere. Ülkemizde ne yazık ki, çekiştirme ve hakaret etmekle karıştırılan eleştiri kavramının üzerindeki çarşafı kaldırıp, eleştirinin gerçek yüzünü gösterdi bizlere.
Dr. Laurence ise medya ve film çalışmaları derslerinde bizi düşünsel üretkenliğin doruk noktasına çıkardı. İletişimin, insanların kaynaşmasının, kültürel paylaşımların merkezinde yer alan bu iki büyük gücü doğru biçimde algılamayı ve basın-yayını, insanlığa yararlı bir biçimde kullanmayı öğretti. Yıl sonunda kendi reklam filmlerimizi bile çektik.
Gelecek, salt Batı öykünmeciliği ile, teknoloji ve bilgisayarla, dil öğrenip yabancı ülkelere gitmeye özenmekle sağlanmaz. Bize bu okulda Amerikan hayranlığı aşılanmadı. Bize insanlığa hayran olmak öğretildi burada. Herhangi bir toplumun yaratıcılığını tarih boyunca oluşturduğu kültür birikiminden aldığı anlatıldı bizlere. Bizim geçmişe bakmamızı, geleceği görmemizi sağladılar. Onlar bizimle Amerikan ilkelerini paylaştılar, biz de onlarla Atatürk ilkelerini paylaştık, Atatürk ilkelerini öğrettik onlara. Her geçen gün daha çok insanlaştık biz bu okulda.
Okul boyunca çok güzel dostluklarım oldu, tüm yaşamımı birlikte geçirmeyi düşlediğim arkadaşlarım biliyorum gidecekler. Ama hiçbir şey okul sırasında söylenmiş bir yalan olarak kalmayacak. İş yaşamında yaşayacağımız zorluklar, acılar, düş kırıklıkları pes ettiremeyecek bizleri çünkü herşey geçici, bir tek şey dışında. Bu okul, hocalarımın yüzleri, aldığım bu bilgi ve kültür en güzel nakışlarla işlendi ruhuma ve biliyorum onlar asla terk etmeyecekler beni, ben de onları...•
|