Aydilge Connection
Sobe  2009
Kilit   2011
Aşk Notası   2011
Zaman Gazetesi Söyleşisi
 Rock söylemek için ille de böğürmek gerekmiyor

Siyahlara bürünmüş piercing'li rockçıların aksine oldukça renkli giyinen, sade bir rock müzik sanatçısı Aydilge. Rock söylemek için ille de böğürmek gerekmediğini söyleyen şarkıcıya göre bu `aykırı' haller biraz da tembellikten kaynaklanıyor.

TRT Çocuk Radyosu'nda müziğe başladı. 14 yaşında Amerikan filmlerinden etkilenip evlerinin garajına kendi üretkenliği için el koydu. Rock müzik ile bu yıllarda bir bağ kurdu. Diplerde dolaşan Kurt Cobain'i kendine idol olarak seçti. Daha o yaşlarda toplum eleştirisi yapmaya ve öyküler yazmaya başladı. Sistemi eleştirmenin en iyi yolunun sisteme karşı bir şeyler üretmek olduğuna inandı.

Bir yandan eğitimini sürdürdü diğer taraftan Bulimia Sokağı ve Altın Aşk Vuruşu diye iki roman yazdı. Rock müzik sanatçısı Aydilge bir yandan yazarlık serüvenine devam ederken diğer taraftan da “Küçük Şarkı Evreni” albümü ile müziğini kitlelere ulaştırıyor.

Genç yaşına rağmen ağır ve uzun yol alan Aydilge, alışılagelmişin dışında kendini siyah kıyafetlere, pirsinglere, dövmelere mahkum eden klasik bir rockçı görünümünde değil. “Benim siyah kıyafetim çok azdır.” diyen Aydilge, ağır siyah makyajlar ve böğürerek şarkı söylemenin bir rockçı için olmazsa olmazları arasında olmadığını düşünüyor. Genç yazar ve rock sanatçısı Aydilge ile hem rock dünyasını hem de kendi yaşam serüvenini konuştuk.

Küçük yaşta garajda başlıyor müzik maceranız. Garaj, Amerikan filmlerine bir öykünme miydi?

Bazen filmler gerçek hayatı yönetmeye başlıyor. Garaj da Amerikan filmlerinde bir imajdı. 14 yaşında bir gencin çok fazla sorgulaması ne imaj ne değil anlayabilmesi mümkün değil. Fakat ben garajı hiçbir filmdeki gibi yapmadım. Orada kendime küçük bir ev yarattım. Hiçbir filmdeki gibi yapmadım orayı. Tamamen kendi istediğim gibi düzenledim. Önemli olan bir şeye öykünürken onu bir yerde bırakabilmek ve kendi tarzını oturtabilmek. Rockçılar siyah kullanır mekânlarında; ama benim garajım rengarenkti, kuru çiçekler vardı.

Rockçılar niye siyaha mahkumdur? Kendi dünyalarındaki karşılığı nedir bunun?

Bu aslında insanların bir gruba ait olma ve kendilerini o şekilde güvende hissedebilme isteği ile ilgili bir şey. Eskiden insanların kimlikleri daha rahat belirleniyordu. Şimdilerde insanlar kimliksiz ve herhangi bir şeye bağlanma hissiyatı içindeler. Gençler özellikle tam bir kimlik bunalımı içindeler. Kendilerini grupla ve müzikle bir şey hissediyorlar. Fakat bence bunun kılık-kıyafet ile hiç ilgisi yok. Genel olarak baktığınızda ben de rock altyapılı müzik yapıyorum; ama hiçbir zaman kendimi siyahlara mahkum etmiyorum.

Rock dinleyicisini nasıl değerlendiriyorsunuz? Gerçekten hayatı sorguluyorlar mı?

Hayatı sorgulayan ve böyle müzik yapan bir kitle var. Bunları dinleyen bir kesim de şüphesiz var. Fakat kendine kimlik oluşturmaktansa hazır kimliklerin içine girmeyi tercih eden bir kesim de var. Duygusal anlamda gelişmemiş, büyümemiş çok geniş bir insan topluluğu var. Çok boş bir kitle var. Tek yaptıkları boş sokaklarda kendi grupları içinde boş boş oturmak. `Sistemi eleştiriyoruz' adı altında yapılan tembellikten başka bir şey değil. “Bu sistemde eğitim almak istemiyorum”, “Bu sistemde çalışmak istemiyorum” bu bir başkaldırı değil zayıflık, kaçış. Oysa sistemin içinde bulunarak farklı bir şeyler sunacaksın insanlara. İşleyen çarkın içinde öyle bir şey yapacaksın ki o çark dursun. Fakat bu her yerde var, sadece rockçılar içinde değil.

Başka gruplara kapalı ve dağınık rockçı gençler görüyoruz. Onların dünyasında inanç nerede duruyor?

Aslında sadece rockçılarda değil, yaşadığımız nesilde genel bir inançsızlık var. Sadece Tanrı'ya değil devlete, aileye ve daha birçok şeye dair. Bunda popüler kültürün çok etkisi var. İnsana üzülme, yitirme, duygulanma ve sorgulama fırsatı vermeyen bir sistemin içindeyiz. Böyle bir sistemde hiçbir şeyin inandırıcılığı kalmıyor. Bu genel inançsızlığı ben artık orta yaşta da görüyorum. İnsanlar arası ilişkiler bozulunca Tanrı'ya olan inanç da azalıyor.

`Benim Tanrı ile ilk kırılmam' diyorsunuz bir ifadenizde. O kırılmaya ne sebep oldu?

Benim küçük yaşta idol olarak gördüğüm, hayranlıktan çok şefkat duyduğum Kurt Cobain komaya girmişti. İnanılmaz dua ettim iyileşmesi için. Sanki benim yardımıma ihtiyacı varmış gibi hissediyordum. Fakat bir ay sonra öldü. Yaratıcı beni yarı yolda bıraktı, diye düşündüm 14 yaşındaki bir insanın kafa yapısı ile. Oysa biz resmin bütününü göremiyoruz belki hayırdır o an yaşadığımız olumsuzluk. Fakat çocuktum o zaman.

Yaptığınız müzik, alternatif müzik olarak değerlendiriliyor. Neden?

Çünkü ana akım pop kültüründen uzak. Gülşen, Hande Yener gibi değilim. Çok fazla rockçı takılan Şebnem Ferah, Özlem Tekin gibi isimlerden de farklıyım. O yüzden alternatif müzik diyorlar. Böyle değerlendirirsek bunu kabul ediyorum. Fakat alternatif müzik dediğinizde burun kıvıran bir tavır varmış gibi algılanırsa buna karşıyım. Bu kendini sınırlamak olur.

Hayranı olduğunuz Kurt Cobain, depresif ve mutsuzluğun diplerinde dolaşan biri. Siz ise hayata bağlı ve kendiyle barışık birisiniz. Sizi ona bağlayan neydi?

Şarkılarının sözlerini çok seviyordum. Çok acı çektiğini anlatan sözleri vardı. Ailesi ile çok büyük problemleri olan biriydi. Benim ailem ise çok mutluydu. Fakat benim onun için üzülmeme bu engel değildi. Empati kurabilmek çok önemli. Ben yazarlık kariyerimi de insanlar ile empati kurabilmeye ve onların acılarına ortak olabilmeye borçluyum. Başka insanların acılarını paylaşabilmek bana yük gibi gelmiyor. Hem yazar hem de müzisyen olmakla alakalı bir şey.

Müziğinizle istediğiniz kitleye ulaşabildiniz mi?

Benim Hande Yener, Gülşen gibi geniş bir kitlem yok. Öyle bir amacım da yok. Yapabileceğim her şeyi yapıyorum. Her yerde bangır bangır müziğim çalmıyor. Fakat öyle bir şey olsa bir yerde yanlışlık var derdim zaten. Önemli olan nicelik değil nitelik. Mor ve Ötesi'nin bir söylemi var. Sahnede atlamıyorlar, bağırıp çağırmıyorlar. Ben bunu çok önemli buluyorum. Ben de konserlerimde böğürmüyorum.

İki kitabınızda da kahramanlar sorunlu tipler. Yeni kitabınızda da kahraman öyle mi çıkacak karşımıza?

Doğru fakat bu defa öyle olmayacak. İki tarz olacak. Toplu olarak birikmiş öykülerim var. İki kitabımı da okurken insanlar hüzünleniyor. Kendimi tekrarlamamak adına bu defa farklı bir şey deniyorum. 14 yaşındayken benim denediğim bir tarz vardı. Toplum eleştirisi yaparken daha çok esprili bir dil kullanıyordum. Bunu deneyeceğim. Tabii yine çok acı çeken karakterler var. Yani bir konsept kitabı değil.

Söyleşi: Rahime Sezgin (Zaman)

Next  Diğer Söyleşiler
Milliyet Cadde söyleşisi: Rock söyleyen cici bir kızım
Hürriyet Kelebek söyleşisi: Sahneye çıktığımda kafayı yiyorum
E-Kolay.Net söyleşisi: Aşk İyileştirir
Form Sante söyleşisi: 90-60-90'lık Cehennem
Siyahperde.Net söyleşisi: Rock star olmayı canım istemiyor
Akademi Bülteni söyleşisi: Popüler olmak umurumda değil...

Ana Sayfa  |  Biyografi  |  Küçük Şarkı Evreni  |  Sobe  |  Kilit  |  Şarkı Sözleri  |  Resim Galerileri  |  Kitapları  |  Öyküler  |  Söyleşiler  |  Greenpeace Projesi
Aydilge Connection     XML Site Haritası   RSS Feed   HTML Site Haritası
Bu sitenin dizayn ve içeriği See-Aych tarafından gerçekleştirildi. Bu site en iyi Internet Explorer ile 1024/768 ve 1280/1024 çözünürlükte görüntülenir. Aydilge'nin resmi web sitesi değildir. Aydilge ve EMI Music Türkiye ile herhangi bir resmi bağlantısı yoktur. Copyright © 2012
E-Mail