Küçük Şarkı Evreni 2006
Sobe 2009
Kilit 2011
Aşk Notası 2011
Altın Aşk Vuruşu 2006
Bulimia Sokağı 2004
|
Siyahperde.Net Söyleşisi
Rock star olmayı canım istemiyor
Şarkıcılık, kitap yazarlığı, dergi editörlüğü… Özellikleri saymakla bitmeyen dünya tatlısı bir kız Aydilge. ”Küçük Şarkı Evreni” isimli albümüyle herkesi kendi ‘Küçük Şarkı Evreni’ne davet eden bu tatlı insanla AnkirockFest’te sahne almadan önce tadı damaklarda kalan bir röportaj yaptık.
Röportaj öncesinde soruları arkadaşı Mert’in hazırladığını duyunca çok sevinen Aydilge sorularımıza içtenlikle yanıt verdi. Eminiz bu sıcak sohbet sizlerinde çok hoşuna gidecek… Buyurun arkadaşlar; o güzel sohbet sizlerle...
“Küçük Şarkı Evreni”ni çıkarmadan önce “Mavi” isimli bir grubunuz vardı. Şimdiki grup arkadaşlarınız da “Mavi” zamanından mı?
Aydilge: Ya Mert o grubu nerden hatırlamış?!:) Onun gibi birçok grubum var da; ama hepsi amatör, ’cover’ yapan gruplardı. Çalan insanlar da çok profesyonel değillerdi. Prova yapmak için Yalvardığım dönemleri hatırlıyorum… Şimdiki arkadaşlarım çok profesyonel insanlar. Gitarları Cem Sarıoğlu çalıyor; davulda Berk Sarıoğlu, bassta Metecan Mete var. Albümde tekmişim gibi görünmeme rağmen, benimle çalan grubun yaptığım müzikte çok önemli bir yeri var. Arkamda çalan grubun iyi olması çok önemli; çünkü sahnede kötü müzik çıkarsa kimse “Gitar kötü,şu kötü.” falan demez; direk “Aydilge kötü.” der. O yüzden onlar da benim adıma büyük sorumluluk taşıyorlar. Bu yüzden iyi müzisyenlerle çalışmak zorundayım ve şimdiki grubumla da çok mutluyum şu anda.
Çok yönlü bir yapınız var.”Bulimia Sokağı”, ”Aydilge’nin Düşleri” gibi kitaplarınız, ”Küçük Şarkı Evreni”niz, ”Volume Dergisi” editörlüğünüz ve belki de bilmediğimiz diğer şeyler... Biz yapmaya çalıştıklarınızın ortak bir yönünü bulduk; insanlara ulaşmak. Siz Amerikan Kültür Ve Edebiyatı’nı bitirdikten sonra eğitiminiz dahilinde çok farklı işler de yapabilirdiniz. Nedir sizi sürekli insanlar için bir şeyler yapmaya iten güç?
Aydilge: Aslında Amerikan Kültür Ve Edebiyatı bir edebiyat fakültesi ve yaptığım işle de çok alakalı.Yazarlığımı çok etkiledi; iki romanımı da fakülteden mezun olduğumda yazdım mesela. Orada çok fazla edebiyat dersleri, yazım teknikleri falan öğretiliyordu ve bu dersler bana inanılmaz bir tecrübe ve deneyim kazandırdı. (Sonra gayet normal bir ifadeyle) Hayır,tecrübe ve deneyim kazandırmadı; çünkü ikisi de aynı şey! (Ve kulis kahkahaya boğuldu!) Bir yandan da birçok şair okuyorsunuz ki bu da söz yazarlığımı geliştirdi. Tabi ki yetenek insanın içindedir;ama bunu en iyi biçimde şekillendirebilmem için birçok teknik aşılandı bana o okulda. Elbette oradan bomboş kafalarla çıkanlar da oluyor; ama önemli olan öğrenilenlerle bir şeyler yapabilmek.
Sıkı bir Kurt COBAIN hayranı olduğunuzu biliyoruz.Aydilge’yi ifade eden bir Nirvana nakaratı veya şarkı sözü var mı?
Aydilge: Nirvana’nın birçok şarkısında kendimi buluyorum zaten. Özellikle o ondörtlü yaşlarda falan “Ben hiçbir şeyi takmıyorum; güçlüyüm” gibi duruyordum;ama aynı zamanda aşırı kırılgandım aslında. Sanki böylelikle kendime bir kalkan oluşturmuştum; o yüzden insanlarla ilişki kurmaktan falan uzak duruyordum. O zamanlar şimdiki halimin tam tersiydim. Aynı Kurt’te de bu var; ”Nevermind” der, hiçbir şeyi takmadığını söyler; ama aslında çok kırılgan olduğu için böyle bir kaçış yolu bulmuştur kendine.Her şeyi çok umursayan; kafaya çok takan bir adam olduğu için ve bunu belli etmemeye çalıştığı için böyle yapıyordu. ”Nevermind” diye bağırırken aslında çok taktığını söylüyordu bir yandan da. İşte on dört yaşlarındayken ben, ”Nevermind”ın kitapçığının başında yazan, uzun, hitabe gibi bir şey vardı; şarkı sözlerini birleştirmişlerdi, onu ezbere okurdum. (O an birden dilinden o satırlar dökülmeye başladı.) Bu arada o yazıyı hala unutmadığımı fark ettim şimdi.:)
İstanbul’da “Dans Et” adında özel bir okulda radyo, TV, sinema üzerine atölye çalışmaları aldınız. Bugünkü Aydilge’ye o okulun katkıları oldu mu?
Aydilge: Benim çok hızlı konuşan ve bazen lafı gereğinden fazla uzatan bir yapım var. Daha az konuşarak kendimi daha rahat ifade etmeyi becerebilmek için gitmiştim o kursa ve o kursta Levent ÜNSAL hocamız vardı; düzgün konuşma teknikleri öğretiyordu. Gerçi şimdi bakıyorum; hala çok hızlı ve lüzumsuz konuşuyorum.:) O yüzden pek işe yaramamış galiba.:) O zamanlar ben çok mutlu oldum. Ekibimiz ve arkadaşlıklar çok güzeldi. O bağlamda iyi ki gitmişim. Yalnız işe yaradı mı? Pek yaramamış anlaşılan!:)
Belki de bu düzelmiş halindir?!
Aydilge: Ya, evet, haklısın… Belki de bu düzelmiş halimdir. Belki eskiden çok daha kötüydüm… (Kulis yine kahkahaya boğuldu!)
Duygularını saklayamayan, hemen her yerde gülen veya ağlayan,karşınızdaki kim olursa olsun onu çok derinden hisseden ve heyecanlanan birisiniz; oldukça saydam bir ruhunuz var. Sürekli pozitifsiniz. Bu enerji, kocaman gülümseme ve tükenmeyen içtenliğinizin bir formülü var mı?
Aydilge: Aslında formülü yok. Bu piyasada insanlar sürekli formüller üretiyorlar. ”Rockstar” duruşları var; daha ‘cool’ falan… Ben hiç öyle olmadım, olmayacağım da. Canım istemiyor yani; ben böyle mutluyum. Bunun artıları olduğu gibi eksileri de var. Herkes beni daha kolay ulaşılabilir ve belki de kırılabilir görüyor. İnsanlar bazen samimiyetle saygısızlığı karıştırıyor. Ben çok samimi bir insanım;ama saygısızlığa da gelemem.Bazen onu ayırt edemiyorlar; benim tek sıkıntım o. Yoksa hiçbir zaman siyah gözlüklerimi takıp (Böbürlenerek) ”Merhaba arkadaşlar!” falan geyiğine girmeyeceğim.
Bu söyledikleriniz dışında eklemek istediğiniz başka bir şey var mı?
Aydilge: Son olarak eklemek istediğim şey… Çok mutluyum şu anda!:) Ayrıca seni de çok sevdim!:) Mert’e de çok çok selam!:)
Röportaja başlamadan önce de grup arkadaşlarına dönüp “Ya şunun şekerliğine bakın;çok sevdim ya!” diyen bir kişilikten daha nasıl bir son söz beklenebilirdi ki?!:)
Bu röportaj Duygu Demirel tarafından Anki Rock Fest '07de Siyahperde.Net adına yapıldı.
Diğer Söyleşiler
Milliyet Cadde söyleşisi: Rock söyleyen cici bir kızım
Star Gazetesi söyleşisi: Benim için 'Aydilge çok sevimli bir kız' diyorlar
Powertürk söyleşisi: Hayat her zaman kırılması gereken kilitlerle dolu...
Akşam Gazetesi söyleşisi: Kilit kırmayı ve kelepçe çözmeyi seven bir müzisyen...
Hürriyet Kelebek söyleşisi: Sahneye çıktığımda kafayı yiyorum
Tempo Dergisi söyleşisi: `Bulimia Sokağı'nın kahramanı yemek bağımlısı
E-Kolay.Net söyleşisi: Aşk İyileştirir
Form Sante söyleşisi: 90-60-90'lık Cehennem
Radikal söyleşisi: Oh be! Böyle insanlar da varmış!
Rock in Rock söyleşisi: Bir merhabanın ardındaki birikmişlik...
Netbul söyleşisi: Korkmayın girin Küçük Şarkı Evreni'ne...
Akşam söyleşisi: Bu kültür hepimizi bir şeye bağımlı yapıyor
Zaman söyleşisi: Rock söylemek için ille de böğürmek gerekmiyor
Akademi Bülteni söyleşisi: Popüler olmak umurumda değil...
|