Küçük Şarkı Evreni 2006
Sobe 2009
Kilit 2011
Aşk Notası 2011
Altın Aşk Vuruşu 2006
Bulimia Sokağı 2004
|
Tempo Dergisi Söyleşisi
Bulimia Sokağı'nın kahramanı yemek bağımlısı...
Bulimikler eroinmanlar gibi, krize girince kendilerini yaralıyorlar. 'Kitabı yazarken görüştüğüm bir hasta öldü. 35 kiloya düşmüştü' diyor Aydilge Sarp. Türkiye´de çok sayıda buliminik var ama bunlar hastalıklarını saklıyor. Mankenlerin çoğu da bulimik. Makyajsız halleri hastalık belirtilerini gösteriyor.
23 yaşındaki genç yazar Aydilge Sarp, `Bulimia Sokağı' adlı bir kitap yazdı. Remzi Kitabevi´nden çıkan kitabında Aylin adlı kahramanının Bulimia batağındaki yaşam mücadelesini iç bayıltıcı bir dramatizasyonla, kimi zaman da hafifleten bir espri anlayışıyla kaleme aldı. Aydilge Sarp, başarılı bir eğitim hayatından geliyor. `Bulimia Sokağı' ikinci kitabı. Sarp, üzerinde ciddi araştırma yaptığı bulimia´yı ve kitabını anlattı.
Hocandan etkilenerek mi yazdın kitabı?
Ondan çok etkilendim. İlgim de vardı. Kendi rahatsızlıklarım da etkili oldu. Üniversite sırasında bunlar hakkında dosyalar, ödevler hazırladım. O sırada kitap yazmak aklıma gelmiyordu. Daha sonra iş ciddiye bindi. Bu insanlarla birebir görüşmeye başladım. Bulimiklerle anoreksia hastalığına tutulanlarla... Bu, bir bağımlılık. Uyuşturucu bağımlılığı gibi. Yemek bağımlılığı deniyor. Selin Toktay ve Ebru Şallı´da olan aneroksia´ydı, bulimia´ya çevrildi. Bu konuda bir kitap yazmak için ciddi anlamda tıbbi araştırma da yapmak gerekiyordu.
Yaptın mı peki?
Yaptım. Bunda babamın katkısı çok oldu. Babam doktor. Hastanelere girmemde, doktorlarla görüşmemde faydası oldu. Fakat hastalarla görüşmek Türkiye´de zor. Hastalar, utandıkları için, böyle bir iletişim kurmak istemiyorlar. Ama Amerika ve Avrupa´dakiler öyle değil. Onlar örgütlenmiş durumdalar hatta. Ben onların sitelerine girerek, iletişim kurarak, e-mail´le, ICQ ile sürekli anılarını okudum, konuştuk. Çok rahat iletişim kurabildim onlarla. Herhangi bir utanç da duymuyorlar bundan. Aslında bizim ülkemizde çok fazla bulimik var. Bulimikler bir kişinin yiyebileceğinin çok çok fazlasını bir oturuşta yiyor. Bulimikler bir oturuşta 15 bin kaloriye çıkıyorlar. Mide nasıl alıyor derseniz, genişleyen bir organ mide. Mesela bir oturuşta iki tepsi baklava yiyebilirler. Ben bunu bir bağımlılık olarak ele aldım. Kriz halinde geliyor istek. O anda gözü hiçbir şey görmüyor.
Kitabı anlatır mısın biraz? Aylin karakterini nasıl oluşturdun?
Aslında çok çok farklı bir karakter olmasını istemedim Aylin´in. İnsanlar içlerinden biri gibi hissetsin istedim. Çünkü pek çok insanın yaşadığı bir sorun. Aylin´in yaşadığı sorunlar benim görüştüğüm hastaların yaşadıklarının ortalaması oldu. Aylin topluma karşı öfke duyuyor. Çünkü hep dışlanmış. Bunların hepsini şişmanlık korkusunda temellendiriyor. Aylin sürekli medyadan etkilenen bir genç kız. Tek tip bir güzellik anlayışı çiziliyor ona: 90-60-90. Ancak onlar gibi güzel olursa başarılı olabileceği kafasına kazınıyor. Eğer zayıf olursa arkadaşları onu sevecek, takdir edecek. Aylin´in kaygısı zayıf olmak gibi basit bir gerçeğe indirgenemez. Altında topluma ait olma, sosyal açıdan varlık kazanma, birey olma ve egosunu tatmin etme isteği yatıyor. Bu, hepimizin içinde yatan bir şey. Aylin, içinde bir boşluk hissediyor. Kendisini eksik hissediyor.
Aylin´i çok fazla dramatize etmemiş misin? Kötü şeyler yaşıyor, kitap tam anlamıyla bir bunalım edebiyatına dönüşmemiş mi?
Aslında az bile yazdım diyorum. Bu hastalar gerçek hayatta inanılmaz şeyler yaşıyorlar. Daha kötülerini yaşıyorlar. Ben çok fazla negatif bir tablo çizmemek için kıstım aslında. Birebir o insanların yaşadığını yaşadığıma inanabilirsiniz. Onlar kadar acı çektim. Bir noktada 18 yaşında bir genç kız anoreksiya´dan öldü. Ben de o sırada kitabı bırakmayı düşündüm. Görüştüğüm hastalardan biriydi. 35 kiloya düşmüştü en son.
Bu hastalığa kapılanlar öncelikle zayıflamak, güzel olmak mı istiyorlar?
Hayır. Tecavüze uğrayanlar, aile içi şiddet görenler. Yani kendi bedeninden iğrenenler veya toplum içinde her zaman mükemmel başarılar göstermiş, en beğenilen olmuş ve o seviyeyi her zaman korumaya çalışanlar. Düşüşten korkanlar. Tam tersi hiçbir yer edinemeyip başka bir yolla güzel ve zayıf olarak kendini ispat etmeye çalışanlar. Çok çeşitli nedenleri var. Ama en çok görülen nedeni zayıflama isteği ve şişmanlama korkusuyla başladığı için ben bunu ele aldım.
Çünkü tecavüze uğrayanlar o kadar fazla değil. Bunların mide, beyin kanamaları, saçlarının tamamen dökülmesi, dişte bozukluklar gibi yaşadıkları kötü rahatsızlıkları da var. Ben bunları fazla anlatmadım. Olabildiğince işe espri de katmaya çalıştım. Tırnakların dökülmesi, sık sık bayılmalar, yeme krizi geldiği anda hastanın neler yaşadığını kitapta göstermedim. Tırnaklarıyla yüzlerini çiziyorlar. Aynı bir uyuşturucu bağımlısı gibi. Amerikalı bir hastanın yüzünde izler kalmış.
Türkiye´de çok fazla var mı bulimik?
Türkiye´de çok fazla var. Fakat ya saklıyorlar, ya farkında değiller ya da farkındalar ve kendilerini kandırıyorlar.
Kusma nöbetleri herkeste aynı mı? Her yemekten sonra gidip kusuyorlar mı?
Kusma biçimleri herkeste farklı. Bazıları günde beş kez yiyor, beş kez de kusuyor. Bazıları biraz normal yiyor, alması gereken besini alıyor ama diğer yediği her şeyi kusuyor. Kustuğu anda elektrolit gidiyor. Gırtlak kanamaları oluyor. Onun dışında haftada bir, ayda bir kusan var. Mesela bir ay sürekli yiyip kusup kusup sonra bir ay hiçbir şey yemeyenler var. Aslında bir kısır döngü yaşıyorlar. Önce kendi içinde ruhsal boşluk hissediyor. Bunu dışsal bir şeyle kapatmaya çalışıyor. Herhangi bir maddeyle. Bu madde onlara geçici bir tamlık hissi veriyor, haz veriyor.
Sonuçta temelinde bir ruh sağlığı sorunu var değil mi?
Tabii. Kendisine sevgisi, güveni az olan insanlarda oluyor. Reklam ve medya sektörü de buna vurgu yapıyor zaten. Tamamen işin içinden çıkılmaz bir hale geliyor iş.
Kitap satışları nasıl gidiyor peki?
Vallahi bu kadar ilgiyle karşılaşacağımı tahmin etmiyordum. Çünkü negatif bir konu bu. Hastalığı sürekli reddettikleri için okumayı da reddederler diye düşündüm.
Diğer Söyleşiler
Diğer Söyleşiler
Milliyet Cadde söyleşisi: Rock söyleyen cici bir kızım
Star Gazetesi söyleşisi: Benim için 'Aydilge çok sevimli bir kız' diyorlar
Powertürk söyleşisi: Hayat her zaman kırılması gereken kilitlerle dolu...
Akşam Gazetesi söyleşisi: Kilit kırmayı ve kelepçe çözmeyi seven bir müzisyen...
Hürriyet Kelebek söyleşisi: Sahneye çıktığımda kafayı yiyorum
Form Sante söyleşisi: 90-60-90'lık Cehennem
Radikal söyleşisi: Oh be! Böyle insanlar da varmış!
Rock in Rock söyleşisi: Bir merhabanın ardındaki birikmişlik...
Netbul söyleşisi: Korkmayın girin Küçük Şarkı Evreni'ne...
Siyahperde.Net söyleşisi: Rock star olmayı canım istemiyor
Akşam söyleşisi: Bu kültür hepimizi bir şeye bağımlı yapıyor
Zaman söyleşisi: Rock söylemek için ille de böğürmek gerekmiyor
Akademi Bülteni söyleşisi: Popüler olmak umurumda değil...
|